Hafta Sonu Sineması: Lucy




Hafta sonu sineması geri döndü! Haftanın filmine geçmeden önce, bugüne kadar es geçtiğim "neden hafta sonu sineması" sorusunu yanıtlamak istiyorum. 

Şimdi, efendim. Her ne kadar son zamanlarda buraya pek yansımıyor olsa da, çoğu yeni çıkan diziyi izliyorum. Sinema söz konusu olunca aynı istekli tavrım yok ne yazık ki. Film festivallerini güncel bir şekilde takip etmeye çalışsam da, vizyon filmleri konusunda aynı performansı gösteremiyorum. Bu sebepten çoğunlukla burada önerilen filmler çok zaman önce vizyona girmiş oluyor. O yüzden benim film önerilerim, çoğunlukla "hafta sonu ne izlesek"sorularının cevabı oluyor genelde. Bu upuzun izahatten sonra geçiyorum bu haftanın önerisine.



Beynimizin kapasitesinin %100'ünü kullansaydık dünya nasıl bir yer olurdu?

Böyle alengirli konuları sinema sektörü çok sever bilindiği üzere. Sinemada bu konuya kafa yoranlardan biri de Luc Besson olmuş ve sonucunda da karşımıza Lucy çıkmış. 

Lucy, sebebini bilmediğimiz bir şekilde kendini bir anda Tayvan'ın en azılı uyuşturucu çetesinin elinde bulur. Bir saat önce Lucy'nin tek derdi, tek gecelik ilişkisini başından nasıl atacağıyken; şimdi ne olduğunu bilmediği CPH4 isimli uyuşturucunun kuryeliğini yapmaktadır. Bu işten yakasını kurtarmaya çalışırken, kanına karışan yüksek dozda CPH4 zihin kapasitesini hızla artırmaya başlar. 



Filmin konusuna bakınca insanın aklına yine aynı teoriden yola çıkan Limitless geliyor. Ancak iki film karşılaştırıldığında Limitless konuya ne kadar ciddi ve gri bir noktadan bakıyorsa, Lucy o kadar zıt bir noktadan bakıyor. Luc Besson'un tavrı ve tarzı nedeniyle Lucy'de aynı teori daha renkli ve hayalperest olarak ele alınıyor.

Luc Besson yine yapıyor yapacağını ve filmi izleyenleri ikiye bölmüş durumda. Kimileri filmi bilimsel gerçekleri hiçe sayan, hayal ürünü olarak görürken; kimileri de filmin bilimsel teorileri adım adım takip ettiğini savunuyor. Açıkçası sıradışı yönetmen Luc Besson'un tarzını bilen herkes, bilimsel gerçeklerin filmin hikayesine başlarken sadece bir araç olduğunu bilecektir. Zaten yönetmen de filmde olan her şeyin bilimsel bir temeli olduğunu ve araştırmalarının dokuz yıl sürdüğünü söylüyor. Ancak neticede sinemanın bir kurgu işi olduğunu hatırlatmadan geçmiyor. Mesela filme konu uyuşturucu gerçekte başka bir isimle var. Filmde adı geçen HCG hormonu da hamileliğin üçüncü ayından itibaren salgılanmaya başlayan bir hormon ve atom bombası kadar enerji veriyor. Bu kadar güçlü bir enerji olmasa, bebeğin gelişimi de olmazdı. Filmin bilimsel gerçeklerle çelişen kısmı da burada ortaya çıkıyor. HCG hormonu filmdeki etkilere sahip olsa da, filmde olduğu gibi sentetik bir şekilde üretilmesi günümüz tıbbıyla imkansız. 



1974'te Etiyopya'da bulunan Lucy isimli, en eski insanla Evrim Teorisi'ne gönderme yapan filmin başarısı tartışma yaratsa da, izledikten sonra varoluşunu sorgulatıyor insana.

0 yorum