İlk Bakışta: Sharp Objects




Gillian Flynn ile tanışmam David Fincher'ın şahane filmi Gone Girl filmi ile olmuştu. Şahane bir anlatı, şahane bir film olan Gone Girl'ün senaryosu Gillian Flynnn'ın aynı isimli romanından uyarlanmıştı ve filmi izlerken yaşadığım gerilimi, şoku unutamıyorum. Filmin bu denli başarısında en büyük paylardan biri kuşkusuz Gillian Flynn'a aitti. Hem filmin senaryosu kendi kitabından uyarlanmıştı ve senaryonun uyarlanmasında da bizzat kendisi vardı. Gone Girl'den bu kadar memnun kalınca Sharp Objects'in mini dizi olacağını duyunca biraz fazla heyecanlanmış olabilirim. Hatta dizinin ana karakterini Amy Adams'ın canlandıracağını, yönetmeninin de Big Little Lies'ın enfes ilk sezonunu yöneten  Jean-Marc Vallée olduğunu öğrenince bu heyecanım birkaç kat daha artmış ve bu mini dizinin başlamasını dört gözle beklemeye başlamıştım. Ve sonunda dizinin başlama tarihi geldi çattı. Başlar başlamaz da heyecanla ilk bölümü izledim ve dizi hakkında birkaç şey de ben söylemek istedim.





Kardeşinin ölümüyle travmatik bir çocukluk geçiren Camille, çocukluğunda yaşadığı birçok şeyi atlatamamış ve yaşadığı kasabayı terk etmek bu travmalarının geçmesini sağlamamış. Yaşadığı travmaları atlatamayan Camille, alkolle zihnini uyutmayı tercih etmiş ve geçmişten gelen bu travmaları onu alkol bağımlısı yapmış. Kaçtığı geçmişi peşine bırakmayan Camille, kasabasında kaybolan iki kızın haberini yapmak için geri dönmek zorunda kalıyor. Camille'in bu travmatik halini çözmek isteyen patronu Frank Curry, çocukluğunun geçtiği kasabaya dönerse sorunlarıyla yüzleşeceğine inandığı için kayıp kız haberlerini yapması için zorla Wind Gap'e gönderiyor. Bazı insanlar için yıllar sonra eve dönmek sevimli, rüya gibi bir durum olsa da Camille için eve dönmek bir kabustan farksız oluyor. Üstelik kasabaya dönüşü kaybolan iki kız gibi tatsız bir konuyu haber yapmak olunca, Camille için bir karşılama töreni beklemek de anlamsız olur.




21 yüzyılın küçük, tipik bir Amerikan kasabası olan Wind Gap, dünyanın tüm çirkinliğini gözler önüne seren minik bir taslak gibi. Sessiz evler ve o evlerin içerisinde hiçbir şey söylemeden etrafındaki herkesi bakışlarıyla yargılayan insanların dolu olduğu bir kasaba olan Wind Gap'in Camille'i pek sıcak karşıladığı söylenemez. Sadece kasaba değil Camille'in gelişinden huzursuz olan, annesi Adora'da memnun olmuyor bu ani ziyaretten. Abartılı, manik depresif bir anne olan Adora kibirli ve soğuk tavrıyla ve her kelimesiyle aşağılıyor Camille'i. Evdeki hizmetçi bile annesinden daha sıcak karşılıyor Camille'i, gerisini siz düşünün artık.




Küçük bir kasabada geçen gizemli ve gerilim dolu suç hikayesinin anlatıldığı Sharp Objetcts'de; geçmişi travmalarla dolu gazeteci Camille rolünde Amy Adams'ı (The Office), Camille'in manik depresif annesi Adora rolünde  Patricia Clarkson'ı (House of Cards) kaybolan kızı bulmak için şehirden gönderilen dedektif rolünde Chris Messina'yı (The Mindy Project, The Newsroom, Damages), annesiyle pek anlaşamasa da Camille'i gayet sıcak karşılayan teyze Jackie rolünde Elizabeth Perkins'ı (Weeds, This is Us) izliyoruz.




Big Little Lies ile rüştünü ispatlayan yönetmen Jean-Marc Vallée Sharp Objects ile yine tertemiz bir iş çıkarmış. Big Little Lies da olduğu gibi flashbackleri bol bol kullanıyor. Romanın orijinaline sadık kalınan senaryoda, kitaptan kaynaklı Proust benzeri bir anlatım dizinin tamamına da hakim durumda. Dizinin bir başka dikkat çeken noktası ise tüm karakterlerin çok iyi oturtulmuş, tasarlanmış ve uygulamanın da son derece başarılı olması. Mesela Amy Adams, Camille'in ruh halini bize o kadar yansıtıyor ki henüz onu kasabadan uzaklaştıran olayları bilmesek de yaşadıklarını yaşamışız gibi içimiz sıkılıyor. Karakter psikolojilerini bize yansıtmada kullandığı dil; tekrarlanan yakın çekimler, sahneleri çok iyi yerleştirilmiş şarkılar, karakterlerin ruh halini anlamamızı sağlayacak rahatsız edici detaylardan oluşuyor. Daha konunun ne olduğunu anlamadan karakterlerle özdeşleşip, bizim de rahatsız olacağımız bir dil seçilmiş ve bu çok başarılı bir şekilde uygulamaya konulmuş.




Türe aşina olanlar için pek sıkıntı yaratmasa da, türe aşina olmayanlar yavaş akan dizinin ilk yarısında umudu kesip kapatabilirler. Bence bunu yapmayın. Çünkü o ağır akan ilk yarı bize karakterleri tanıtmak için kullanılıyor. Biraz sabredince ikinci yarısında bir bir yeni sorular oluşmaya ve merak uyandırmaya başlıyor. Daha ilk bölümünden benden geçer not alan diziyle ilgili tek korkum Big Little Lies gibi çıktığı yoldan sapması oldu. Umarım sadece mini dizi olarak kalır.

Yazılardan anında haberdar olmak için bizi Instagram ve Facebook'tan da takip edin!

1 yorum

  1. Dizi, işinde çok iyi olan kişilerin buluşma noktası gibi olmuş. Bu da beklentiyi arttırıyor. Amy Adams'ı çok severim. Sırf onun için bile izleyebilirim diziyi.

    YanıtlaSil