Filmekimi Günlüğü: Beoning/ Burning/ Şüphe



IMDB: 7.6/10
Yönetmen: Chang-dong Lee
Oyuncular: Ah-In Yoo, Steven Yeun, Jong-seo Jeon


Güney Koreli yönetmen  Chang-dong Lee, sinemaya verdiği 8 yıllık arayı Burning gibi şaheser bir filme imza atarak bize sonuna kadar affettirdi. Haruki Murakami'nin kısa öyküsü Barn Burning'ten uyarlanan Burning, birden fazla sinema türünün çok ince nüanslarla muhteşem bir şekilde bir araya getirildiği bir sinema şahaeseri. Romantik kısmıyla obsesif bir aşk hikayesi, ikinci yarısıyla sizi diken üstünde tutan bir gerilim ve toplumdaki sınıfların adaletsizliğini insanın gözüne sokmasıyla tam bir sistem eleştirisi, sinematografisiyle ise bir sinemaya saygı duruşu. 


 
Lee Jong-su ve Shin Hae-mi aynı yerde büyümüşler ve yıllar sonra şehrin ortasında karşılaşıyorlar. Jong-su, Hae-mi'yi tanımasa da, yıllar önce kendisine çirkin diyen Jong-su'yu Hae-mi ilk bakışta tanıyor. Çocukluğunda çirkin olan Hae-mi, birkaç estetik ameliyat sonucunda güzelleştiğine inanıyor ve görür görmez tanıdığı Jong-su'ya "şimdi gel de gör beni bambaşka biri" şarkısını fısıldıyor. Yıllar sonra ilk kez karşılaşan ikili, önce yemek yiyor ve ardından sevişiyorlar. Hayatında bir anlam arayışı olan Hae-mi kısa sürede bir Afrika seyahati yapacağından, kedisine bakmasını istiyor Jong-su'dan. Hae-mi'nin çoktan büyüsüne kapılan Jong-su bu teklifi hemen kabul ediyor. Hae-mi Afrika'ya gidiyor, Jong-su hapiste olan babasının yerine çiftliğe bakmak için köyüne dönüyor. Arada kedinin mamasını vermek, kumunu temizlemek ve Hae-mi ile dolu evde ışığa karşı mastürbasyon yaparak Hae-mi'nin döneceği günü bekliyor. Derken Hae-mi dönüyor. Jong-su onu karşılamak için hazır ve nazır havalimanında beklerken Hae-mi'nin dönüşü kocaman bir sürpriz barındırıyor. Hae-mi Afrika'dan yanından Ben ile dönüyor. Hae-mi'yi dört gözle bekleyen Jong-su onu yanında başka bir adamla görünce yangın başlıyor Burning'te. 



Faulkner hayranı olan Jong-su'nun hayali O'nun gibi bir yazar olmak. Ancak Hae-mi ile tanışana kadar yazma sıkıntısı çeken Jong-su, özellikle Ben'in ortaya çıkışı ve ardından Hae-mi'nin gizemli yok oluşuyla yazmak konusunda epey yol alıyor. İçerisindeki yangın önce kıskançlıkla başlıyor, sonra sevdiği kadının aniden habersizce ortadan kayboluşu bu yangını körüklüyor. Ancak içerisindeki öyle bir yangın ki, yazmak bile hafifletmeye yetmiyor. Hae-mi'nin varlığıyla renklenen hayatı, Ben'in ortaya çıkışıyla griye dönüşmeye başlıyor. Hae-mi konusunda Ben ile yarışamayacağını düşünüyor çünkü. Kendisi Kuzey Kore sınırında yaşayan, neredeyse hiçbir maddi gücü olmayan bir adamken; Ben Seul'un en zengin muhitinde, lüks bir sitede yaşayan Porsche'a binen bir adam. Jong-su'nun olamadığı her şey Ben. Bu yüzdendir ki, Ben seraları yakmak hobisinden bahsettiğinde bunun peşine düşüyor Jong-su. Hatta bu hikayenin üstüne kaybolan Hae-mi'yi O'nun öldürdüğünden neredeyse emin oluyor. 



Hae-mi kaybolduktan sonra, bir yandan sürekli telefonla ona ulaşmaya çalışıyor Jong-su. Diğer yandan Hae-mi'nin anlattığı kuyu hikayesinin gerçekliğini ispatlamaya ve Ben'in yaktığını söylediği seraları bulmaya adıyor kendini. Bu noktada yönetmen Lee'nin filmi izleyen biz izleyicilerin hayal gücüne çok şey bıraktığını görüyoruz. Çünkü Hae-mi'nin bahsettiği gibi bir kuyuyu ne Jeng-su, ne de Hae-mi'nin annesi hatırlamıyor. Kuyuyu sadece hatırlayan Jong-su'nun yıllardır görmediği annesi oluyor. Yıllardır oğlunu görmeyen bir annenin dürüstlüğüne ne kadar güvenilir bilemiyoruz. Ancak diğer yandan Hae-mi'nin anlattığı kuyu hikayesinin bir metafor olabileceği düşüyor insanın aklına. Çünkü filmde oturmayan bir nokta var. Hae-mi, yıllar sonra Jong-su ile karşılaştığında neden birden Jong-su O'nun dünyada en güvendiği insan oluyor. Kuyu hikayesini bir metafor olarak düşündüğümüzde, tam insanlara her şeye inancını kaybetmek üzere olan Hae-mi'nin karşısına Jong-su çıkıyor. O sıralar birilerine, dolayısıyla hayata tutunmaya ihtiyacı olan Hae-mi, bu kişiyi Jong-su olarak görüyor. Ki Hae-mi'nin hayatın anlamını aradığı büyük bir arayışta olduğu düşünülünce, bu seçenek gayet mantıklı geliyor. Onu en inancını yitirdiği anda insanlara yeniden inandıran Jong-su onu böylece kuyudan kurtarmış oluyor.



Filmin bir türlü açıklığa kavuşmayan ikinci olayı ise Ben'in, Jong-su'ya itirafı olan sera yakma hobisi. Filmde Hae-mi'nin başına ne geldiğini açıklamıyor bize yönetmen. Ben bunu filmin tamamen Jong-su'nun psikolojisine odaklanmasına bağladım açıkçası. Filmin başında saf ve biraz da salak gördüğümüz Jong-su'nun içerisinde nefret ettiği babası gibi öfke dolu bir adam olduğunu göstermeye odaklanmış film bana göre. O yüzden sera yangınını başka bir metafor olarak düşünmek, bana daha mantıklı geldi. Nitekim filmin ikinci yarısında ne kadar arasa da yanan bir sera bulamadı Jong-su. Ben'in bahsettiği sera tam da Jong-su'nun kalbindeydi. Jong-su'nun elinden Hae'miyi alarak içerisindeki yangını geri dönülemez hale getiriyor.. Ha şu da var, film bize açık açık Hae-mi'yi, Ben'in öldürdüğünü söylemiyor. Birkaç ipucuyla bu kararı da bize bırakıyor. 



Bizleri 8 yıl bekleten Chang-dong Lee; karşımıza her katmanında farklı duyguların yer aldığı, her bir katmandan diğerine atlarken farklı bir duygunun yangınını içimizde hissedeceğimiz bir filmle karşımıza çıkmış. İyi ki de yapmış! Çünkü Burning ne tam bir aşk hikayesi, ne de tam bir intikam hikayesi. Kanınızı donduracak bir sonla birlikte, Burning bu ikisinin tamamı. Film bu yıl Cannes'ta aldığı ana yarışmadaki FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği) Ödülü'nü hak ettiğini de sonuna kadar ispatlıyor.

Burning'i izleyeceklere söyleyebileceğim tek şey bu filmi ya çok seveceksiniz ya da çok nefret edeceksiniz. Ortası olmayan filmlerden Burning'te. Çünkü klasik film akışında olan giriş- gelişme-mutlu son yok. Filmde seyirciye açık açık anlatılan olaylar yok. Her şey imgelerin ve metaforların arkasında saklı. Tüm bunlara kendinizi kaptırırsanız, siz de Jong-su gibi alev alev öfkeden yanabilirsiniz.

3 yorum

  1. Tebrikler başarılı bir yazı olmuş...

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler güzel yazı,
    metin dizayn ve fotoğraflarla desteklenmiş tam olarak istenen bir yazı tipi ve türü
    emeğinize sağlık
    diğer yazılarıda takip edeceğim

    YanıtlaSil