Kafası Karışık Bir Film: White Noise




Kısa bir süre sonra ölme ihtimaliniz olduğunu bilseydiniz, ne yapardınız?

E her gün, hepimizin ölme ihtimali var zaten ve bunu hiç düşünmüyoruz diyenler sizi duyabiliyorum. Peki kaçınız, her an ölüm karşısına çıkacakmış gibi yaşıyor? Elbette, ben de dahil birçoğumuz. Günün birinde bir doktor karşınıza geçip "şu an bir şey söyleyemiyorum, x şeyden etkilendiysen ölebilirsin" dese ne yapardınız?

Don DeLillo, Türkçe'ye Beyaz Gürültü ismiyle çevirisi yapılan White Noise kitabıyla 1985'te bu konuya kafa yormuş. Zaman-mekan ikilisinde kitap 80'lerde ama kurgusal bir dünyada geçiyor. Kitabın sinemaya aktarılamayacağı düşünülürken, Noah Baumbach kitabı sinemaya aktarma cesaretini göstermiş. Güvenli oynayarak da başrollerine Adam Driver, Greta Gerwig gibi stiline alışkın olduğu oyuncaları seçmiş. Peki ortaya nasıl bir film çıkmış?




White Noise nasıl bir film?

Hitler'e övgülerin olduğu, diktatörlerin alkışlandığı bir paralel evrende geçiyor film. Televizyonun hayatımıza yeni adapte olduğu, komplo teorileri ve yalan haberlerin evlerde büyük bir merakla takip edildiği bir dönem. Her evde arka fonda yeni dünya düzeniyle ilgili haberlerin, çocuklar dahil merakla takip edildiği zamanlar.

Jack ve Babette, ikisinin de dördüncü evliliği. Önceki evliliklerinden çocukları ve kendi çocuklarıyla birlikte yaşıyorlar. Liberal bir sanat okulunda Hitler üzerine akademik çalışmalar yapan, zaman zaman ölümle ilgili korkulara yaşayan bir profesör Jack. Evin annesi Babette ise bir yandan kilisede jimnastik dersleri verirken, bir yandan da varoluş sancılarıyla baş etmeye çalışıyor.

Kentin merkezinin yakınında çarpışan zehirli gaz dolu tren ve içi benzin dolu tırın kazası sonucunda ortaya çıkan kimyasal yüklü bulut banliyölerin üstünde korku yaratmaya başlıyor. Bize pandemi zamanını hatırlatan, karanlık bir atmosfer karşımızda beliriveriyor aniden. Bu kimyasal bulutun etkisinden korku ve panikle toplanma alanına koşuyor halk. Bu sırada Jack bir anlığına kimyasal bulutun altında kalıyor. Sonrası Jack için katmerlenen ölüm korkusu ve beraberindeki sorunlar şekline dönüşüyor. Tüm bunlar olurken bir yandan da kızı, Babette için endişeleniyor. Annesinin Dylor isimli bir ilacı kullandığını gizlice keşfediyor ve bunu Jack'e söylüyor. Jack, Babette'nin ilacı neden kullandığını öğrenmeye çalışırken bu mesele evliliklerini temelden sarsan bir krize dönüşüyor.






En çok market ve arkada felaket haberleri olan yemek masası sahnelerine tanık olduğumuz 80'lerin tipik gürültücü, Spielberg filmlerinden öykünen bu aile izlerken sizi rahatsız hissettiriyor. Evin her tarafında kol gezen garip bir rahatsızlık sizi filmi izlerken huzursuz ediyor resmen. White Noise, kafası karışık bir film. Evet, kabul. Sevilen ve kültleşen bir kitabı beyaz perdeye aktarmak hem zor, hem riskli. Bu noktada yönetmen kitabı olduğu gibi filme aktarıyor, evet. Ancak her kitap filme uyarlamaya uygun mu sorusu akla geliyor. Ölüm korkusu, tüketim toplumu, pandemi, komplo teorileri, aile hayatı, kitle iletişim araçlarının yarattığı dikkat dağınıklığı, günümüz toplumunun birçok sorununu dile getiren bir kitap filme dönüşmüş. Ancak film asla akmıyor. Adam Driver'ın çok iyi performansına rağmen filmi izlemek için kendinizi ittirmeniz gerekiyor. 

Her ne kadar filmde aksayan, izlemesini zorlaştıran sorunlar olsa da filmin görselliği, sinematografisi çok iyi. Arka plan, renk, doku nakış gibi işlenmiş resmen. 80'lerin o dokusunu, renklerini o kadar güzel yakalamışlar ki kendinizi 80'lerde gibi hissediyorsunuz. Filmin sinematografisine hayran kalmanız için sadece tır ve trenin çarpışma sahnesini izlemeniz bile yetecektir. Sinematografinin bu güzelliğine tezat olarak müzikleri çok rahatsız ediyor sizi. Belki bu konuda biraz yumuşaklık sağlansa, filmin o huzursuz ediciliği bir nebze de olsa azalırdı.

Konusu itibarıyla bir melankoli hakim filme, ancak yer yer komik olmaya çalışırken bu melankolinin ortasında sırıtan bir yol seçmiş yönetmen. Bu ikisine ek biraz gerilim, biraz da eski dönem suç filmlerinden ekleyeyim, demiş. Ortaya kafası karışık, söylemek istediğini tam söyleyemeyen ancak görsel olarak şahane bir film çıkmış. 

0 yorum